Vejetaryen kız
Vejetaryen kız. 10 yaşından beri vejetaryenim ve hiç sıkıntı olmadı. Tam tersi, enerjim hep yüksek ve kendimi çok iyi hissediyorum.
30 yıldır vejetaryen olarak yaşıyorum. Konu açıldığı zaman bana en çok sorulan sorular “En azından balık ve tavuk yiyor musun?” oluyor. Onlara hayır cevabını verdiğimde ise bana kaşlarını çatarak soruyorlar: “Peki protein ihtiyacını nasıl karşılıyorsun?”
Burada en başka dönmek ve nasıl vejetaryen olduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum: Annem beni kız kardeşlerimle beraber yürüyüş yapmak için dağlara götürmüştü. Piknik yapmak için çimlere oturduk ve annem o sırada karşımızda duran tepeyi gösterip: “Eğer onun tepesine tırmanırsanız, size devasa bir külah dondurma alacağım” dedi. Böylece hep beraber tepeye çıktık ve annem söz verdiği gibi bizi restorana götürüp koca bir külah dondurma almamıza izin verdi. Park yerine gittiğimiz sırada hala dondurmamı yalıyordum ve orada hayvan taşıyan bir kamyon gördüm. Parmaklıkların ardındaki hayvanları görebiliyordum. Kamyona yaklaştığım anda hayatımın şokuyla karşılaştım: Kamyonun içindeki beş koyunun dördünün kafaları kesilmişti ve bedenlerinin yanında yatıyordu. Fakat beşinci koyun hala canlıydı! Küçük yaşıma rağmen o hayvanların hepsi ölü olsaydı bunu anlayışla karşılayabilirdim. Fakat hemcinslerinden dördünün ölü bedenleri arasında esir duran o koyunu görmeye dayanamadım. KENDİMİ GERÇEKTEN KORKUNÇ HİSSETTİM VE O GÜN ET YEMEYİ BIRAKTIM.
Benim için bir hayvanın öldürüldüğü fikrine dayanamıyorum. Serbest dolaşan tavukların yumurtalarını yiyorum ve inek sütü içiyorum ama hayvanların benim için can vermesini istemiyorum. Bunun doğanın kanunu olduğunu biliyorum ve çocuklarım Zoe ve Noah’yı dikkatle takip ediyorum. Çocuklarımın marketten balık alırken onları dudaklarından öpmesini ve aynı balıkları akşam yemeğinde yemelerini görmek beni çok etkiliyor ve bunun güzel bir şey olduğunu düşünüyorum.
Çocuklarım için et ve balık pişiriyorum çünkü: a) birçok diyetisyenin dediği gibi YAĞSIZ ET SAĞLIKLIDIR sözüne inanıyorum ve b) vejetaryen olma kararını onların yerine ben vermek istemiyorum. Bütün bunların yanında hayvanlara enjekte edilen büyüme hormonu ve antibiyotiklerle ilgili okuduklarım beni oldukça endişeye düşürmüyor değil. Kimse size sattığı organik etin yan tezgâhta yarı fiyatına satılan etten daha iyi olduğunun garantisini veremez. Keşke hayvanlarını organik yemle beslemesinin yanında, onları en eziyetsiz şekilde kesen güvenilir bir çiftçi tanıdığım olsaydı. Çocuklarım için et alırken beni rahatsız eden konulardan birisi de bu: Hayvanların türlerine uygun bir şekilde beslendiğinin ve eziyetsiz bir şekilde kesildiklerinin garantisinin olmayışı. Maalesef üreticilerin böyle bir garanti vermeleri imkânsız ve bu beni çok kötü hissettiriyor. Geçen gün içi tıka basa canlı hindi kafesleriyle dolu bir kamyonu gördüğümde, kamyona bakmaktan neredeyse kaza yapacaktım. Kamyon o kadar tıka basa yüklenmişti ki, hayvanların canlı mı yoksa ölü mü oldukları anlaşılamıyordu. Bu tarz bir zalimliğe destek olmam mümkün değil! Satıcıların, canlılara paçavra muamelesi yaptığını görmek gerçekten de korkunç bir şey. Böyle davranan insanlar, maliyeti düşürmekten başka bir şey düşünmüyor. İşin en kötüsü, insanlar bu hayvanları satın alırken sadece fiyatına bakıp sorgulamadan geçiyorlar.
Ben, hayvan eti tüketmeyen ama yumurta ve süt ürünleri tüketebilen lacto-ovo adını verdikleri türden bir vejetaryenim. Bu yüzden restoran menülerinden kendime yemek seçmekte zorlanmıyorum. Ancak bir vegan ile dışarı çıkacak olursanız biraz zorlanabilirsiniz çünkü onlar; yumurta ve süt ürünleri tüketmemelerinin yanında, hayvansal ürün ihtiva eden hiçbir ürün yemiyorlar. Alerji ya da kanser gibi hastalıklar yüzünden vegan olan tanıdıklarım var. Bulundukları durumdan şikâyetçi değiller ancak beslenme şekilleri onlara sosyal hayatlarında zorluk yaşatıyor. ABD gibi ülkelerde vejetaryen restoranları var ancak Türkiye gibi ülkelerde vejetaryenler pek de ciddiye alınmıyor. Türkiye’ye taşındığım zaman bana mantı yememi önerdiler. Mantı, içinde kıyma olan bir tür ravioliye benziyor. “Menüde içinde kıyma var diye yazıyor.” Dediğimde insanlar bana: “Evet ama çok az.” diye cevap vermişlerdi!
İnsanların bana sorduğu iki soruya geri dönelim. Birinci soruya verdiğim cevap şöyle: “Hayır, tavuk ya da balık yemiyorum çünkü onlar da hayvan ve kimse bana iyi koşullarda yaşatıldıkları ve eziyetsiz bir şekilde öldüklerinin garantisini veremez.” İkinci soruya verdiğim cevaba gelecek olursak: Sıkı bir şekilde antrenman yapmaya başladığım zaman yumurta, süt ürünleri ve baklagillerden ihtiyacım olan proteini alamadığımı itiraf etmeliyim. Sporla uğraşan birinin, vücut ağırlığının her kilosu için 1.8 gram protein alması gereklidir. Bu yüzden kendi vücut ağırlığım olan 56 kilo göz önüne alınacak olursa, sadece yemek yiyerek günde 101 gram protein almam mümkün değildi. Bu yüzden antrenmanlarımın ardından protein shake içiyorum ve bunu severek yapıyorum! Maalesef burada Amerika’da olduğu kadar fazla seçenek yok ama neyse ki kullandığım proteinlerimin tadı oldukça güzel. (sonbahar ve kış sezonunda çikolatalı içiyorum) Karbonhidrat değerleri oldukça düşük ve her porsiyonun içinde 30 gram protein var. Whey protein gerçekten de harika bir buluş. Ancak ölçülü bir şekilde tüketmediğiniz ve vücudunuzu, aldığınız proteinleri kullanacağı şekilde çalıştırmadığınız takdirde, protein fazlası da yağa dönüşebilir. Ayrıca, bir sürü protein shake içmek yerine protein bakımından zengin yemekler yemeniz gerektiğini düşünüyorum.
İŞTE SİZE BİRKAÇ ÖĞÜNLÜĞÜNE VEJETARYENLİĞİ DENEMEK İÇİN YEMEK FİKİRLERİ (Söz veriyorum devamı gelecek!):
- Vejetaryen çili
- Mercimek çorbası
- Kinoa salatası
- Yumurtalı ve üç fasulyeli salata. (yeşil fasulye, barbunya, nohut)
- Tatlı&Ekşi Tofu ve haşlanmış pirinç
- Tatlı patatesli mercimek yemeği
- İspanyol omleti (Sadece birkaç yumurta sarısı ve bol bol sebze ile)
Benim için vejetaryen olmak çok kolay. Etrafımda etsiz bir hayat sürmeye çalışan ve yeni vejetaryen olmuş arkadaşlarım var. Doyurucu ve besleyici bir beslenme planı hazırlayabilmeniz için beslenmeyle ilgili birkaç bir şey bilmeniz gerekiyor elbet. Ama et yemeden de profesyonel vücut geliştirici Albert Beckles gibi sağlıklı ve formda olabilirsiniz.
Vejetaryen bir beslenme; kalp rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, diyabet, kanser, osteoporoz, böbrek yetmezliği, demans, sindirim sistemi bozuklukları, safra kesesi taşı ve romatoid artrit gibi pek çok hastalığın önlenmesi ve tedavisinde faydalıdır. Beslenme şeklim sayesinde; hiçbir zaman hasta olmadım, enerjim ve metabolizmam her zaman yüksekti ve en önemlisi vicdanım her zaman rahat oldu!