Bir Karar ile Hayatım Değişti!
Bir kararla hayatım değişti. Spor yapmak sadece kilo vermekten ibaret değildir. Spor yapmak, aynı zamanda özgüven pekiştirmek demektir.
Pelin, kendisinden önce gelen iki ablası gibi son derece sağlıklı bir bebek olarak dünyaya geldi. Ailesi nur topu gibi kızlarını kollarına almaktan ötürü son derece mutluydu. Pelin’in annesi hemşire olduğu için doğumu çalıştığı hastanede gerçekleştirmişti ve küçük kızı bu sayede fazladan ilgi ve alaka görmüştü. Pelin’in annesinin hemşire olan arkadaşı ona dönüp, “Bebek biraz üşümüş gibi, onu kuvözde biraz ısıtalım” dedi. Doğumun verdiği yorgunluğu biraz olsun atmak isteyen Pelin’in annesi de bu teklifi kabul etti. Bundan sonra olanların nasıl gerçekleştiğine kimse akıl erdiremedi ama olanlar oldu: Pelin, onu tutan hemşirenin kollarından kayıp yere düşerken hemşire onu son anda kolundan yakalayabildi. Pelin bebeğin kolu, bir daha kullanamayacağı şekilde yüzünün sağ tarafıyla beraber hasar gördü.
Bütün aile müthiş bir şok içindeydi. Artık ailenin her haftası avukatlar, doktorlar ve terapistler arasında mekik dokuyarak geçiyordu. Pelin 4 yaşına geldiğinde ikinci ameliyatını geçirdi. Doktorlar 6 yıl sonra çıkartılması gereken bir platin yerleştirmeye karar verdiler. Pelin’in 10 yaşına geldiğinde olacağı ameliyata girmeden 12 saat önce herhangi bir şey yiyip içmesi yasaktı. Hastaneye geldiğinde ise 10 yaşındaki kızı herhangi bir şey yiyip içmesine izin vermeden 12 saat daha beklettiler ve sonunda ameliyata aldılar. Normalde 2 saat sürmesi gereken ameliyat 6 saat sürdü ve doktorlar Pelin’in bileğini kırdılar. Görünüşe göre küçük kız, tam anlamıyla kullanamadığı ve kısa kalmış kolu ile yaşamayı öğrenmek zorundaydı. Her gün insanlar ona yaklaşarak “Koluna ne oldu?” diye soruyorlardı.
Pelin geçen sene bir Latin dans kursuna katılmaya karar verdi. “Elbette kolumu diğerleri gibi kullanamıyordum ama dans ediyordum” diyordu. Ancak bir süre sonra özgüveni sarsılmaya başladı ve bu durum onu üzdü. “Çok mutsuzdum ve bu acımı dindirmek için sürekli olarak sağlıksız yiyecekler tüketmeye başladım” Pelin bu sırada kendisini mutlu edebilecek tek kişinin kendisi olduğunu anladı. Bana “İşte seni ilk defa tam da bu dönemde televizyonda gördüm” dedi. Kitabımı satın almıştı ve Instagram hesabımı takip etmeye başlamıştı. (Onu ben de fark etmiştim çünkü bütün paylaşımlarımı beğenen kişilerin arasındaydı) Pelin o günlerde kendisini ne kadar mutsuz hissettiğini şu sözlerle anlatıyor, “Kendimden vazgeçmiştim. Birkaç sefer pek de kendimi vermeyerek forma girmeyi denemiş ve korkunç şekillerde başarısız olmuştum.”
Pelin, doğum günü olan 8 Aralık’ta (benim de doğum günüm!) kendisine alabileceği en güzel hediyeyi aldı: Vücudu ile barıştı.
Sonraki iki ay pek de kolay olmamasına rağmen Pelin vazgeçmedi. Sağlıklı gıdalar tüketmeye ve spor yapmaya başladı. Her gün koşu bandının üzerinde bir saat yürüyor ve üniversiteye gitmeden önce bazen pilates, bazen de yoga yapmaya başladı. Güne yanında bolca yeşillik olan beyaz bir omletle başlıyordu ve öğle yemeğini de okula yemek kapları ile götürüyordu.
Pelin’in doktoru koluna iki ameliyat daha yapmayı planlıyor. Kolunda hissetmekte olduğu karıncalanmanın iyi bir şey olduğunu söyleyen doktoru, yapılacak bir kök hücre nakliyle kolunu tekrardan kullanabileceğini söylüyor. Doktorunun yaklaşım tarzına gerçekten bayılıyorum. Pelin’in doktoru ona şöyle diyor, “Her şey kafanda bitiyor. Eğer kolunu kullanmak istiyorsan, onu kullanacaksın!”
Seninle gururu duyuyorum Pelin. Bana yazdığın e-mailde söylediklerine de sonuna kadar katılıyorum. “Dibe vurduktan ve kendimi topladıktan sonra farkına vardım, yapamayacağım hiçbir şey yok!” Günün birinde uluslararası bir yayın organında dünyayı fethetmiş, genetik mühendisi bir Türk kızının hikayesini okuyacağıma da eminim. Kim tutar seni!